İklim kış turizmini bitirecek mi? – 2030 sonrası kayak merkezlerinin geleceği

İklim Kış Turizmini Bitirecek mi? 2030 Sonrası Kayak Merkezlerinin Geleceği
fotoğraf: edition.cnn.com

Şubat ayında Zakopane’de Barselona’dan daha sıcak olan o hafta sonunu hatırlayan var mı? Pistler ilkbahar gibi yemyeşildi, telesiyejler çalışmıyordu, turistler ise Krupówki’de tişörtlerle dolaşıyordu. Bunlar artık hava anomalisinden ibaret değil — bu, yeni bir gerçeklik.

“Son 30 yılda Alp Dağları’nda kayak sezonu ortalama 38 gün, Polonya dağlarında ise 28 gün kısaldı. 2030 yılına kadar kayıplar, geleneksel sezon uzunluğunun %50’sine kadar ulaşabilir.”

Kayak sektörü tarihinin en büyük sınavıyla karşı karşıya. Artık mesele sadece tekil kötü kışlar ya da tuhaf hava koşulları değil. Bu, sistematik bir değişim ve bundan herkes etkileniyor — telesiyej sahiplerinden eğitmenlere, ekipman üreticilerinden kış turizmiyle geçinen tüm kasabalara kadar.

2030 sonrası kayak merkezlerinin geleceği – iklim değişikliği ışığında kış turizmi mercek altında

2030 yılı tesadüfen seçilmedi. Bu, Paris Anlaşması’ndan sonraki ilk on yılın sonu ve küresel ısınmanın etkilerinin geri döndürülemez hale geleceği bir an. Aynı zamanda, mevcut kayak altyapısının köklü bir yenilenmeye ya da… kapatılmaya ihtiyaç duyacağı bir dönem.

kayak merkezi

fot. inspirato.com

Polonya’da sorun yalnızca Tatra Dağları’nı etkilemiyor. Sudety, Beskidy, hatta Mazury’deki küçük tesisler bile – her yerde işletme sahipleri geleceği sorguluyor. Bazıları şimdiden yaz aktivitelerine yönelmeye başladı.

Değişimin boyutunu anlamak için dört temel alana bakmak gerekiyor. Önce ayrıntılı iklim tahminleri – 2050’ye kadar bizi gerçekten ne bekliyor? Sonra işin ekonomik yönü – tatil köyleri ne kadar kayıp yaşayacak ve nasıl ayakta kalmaya çalışıyorlar? Üçüncü unsur teknoloji – yapay kardan tamamen yeni iş modellerine kadar. Son olarak toplumsal tartışma – kayak sporu kitlesel bir etkinlik olarak varlığını sürdürebilecek mi?

Bu soruların kolay yanıtları yok, ancak onları görmezden gelmek tüm sektörü yavaş bir çöküşe mahkûm etmek demek.

2050 yılına kadar iklim tahminleri – karı ne bekliyor?

IPCC iklim modelleri bize somut rakamlar sunuyor — ve dürüst olmak gerekirse, beyaz kar sevenler için pek de umut verici değiller. Bilim insanları farklı senaryoları analiz ediyor, ancak iki ana senaryo var: RCP 4.5 (ılımlı) ve RCP 8.5 (kötümser). Aralarındaki fark ne? İlk durumda, kışların ortalama sıcaklığı 2050 yılına kadar yaklaşık 1,8°C artacak, ikinci durumda ise bu artış 3,2°C’ye kadar çıkabilir.

Bu çok gibi görünmeyebilir, ama şeytan ayrıntıda gizlidir. Her bir santigrat derece, kalıcı kar sınırını 150 metre yukarıya taşır. Kulağa soyut mu geliyor? Bugünkü 1200 metre rakımındaki kar çizgisinin, 30 yıl sonra gerçekleşecek senaryoya bağlı olarak 1350-1650 metreye çıkacağını hayal edelim.

RCP 4.5 senaryosu, nispeten kontrol altında tutulan CO2 emisyonlarını öngörüyor. Burada tahminler, 2050 yılına kadar orta yüksekliklerde kar sezonunun 30-45 gün kısalacağını gösteriyor. Alpler’de bu, karın Aralık-Nisan yerine esas olarak Ocak-Mart arasında yağacağı anlamına geliyor. Kar örtüsü yaklaşık %25-40 oranında azalacak.

Kötümser RCP 8.5 senaryosunda rakamlar gerçekten endişe verici boyutlara ulaşıyor. Sezon 60-80 gün kadar daha kısa olabilir. Karpatlar’ın bazı bölgelerinde, 1500 metrenin altındaki alanlarda kar kalıcı olarak hiç tutmayabilir.

Senaryo203020502100Kar örtüsündeki değişim
RCP 4.5+1,2°C+1,8°C+2,4°C+180-360m
RCP 8.5+1,7°C+3,2°C+4,8°C+255-720m

Kaliforniya’daki Tahoe Gölü, bizi nelerin beklediğine dair mükemmel bir örnek. Araştırmalar, 2050 yılına kadar kar çizgisinin mevcut 1800 metreden, ılımlı senaryoda 2100 metreye, kötümser senaryoda ise 2300 metreye yükseleceğini gösteriyor. 2100 yılına gelindiğinde ise bu sınır 2600 metreye kadar çıkabilir.

Alpler’de durum benzer, ancak daha yüksek rakımlar nedeniyle biraz daha hafif seyrediyor. Fransız Alpleri’nde 2050 yılına kadar 2000 metrenin altındaki kar örtüsünün yaklaşık %30’u kaybolacak. Avusturya Alpleri’nde ise 1000-1500 metre yükseklikte sezonun 5-7 hafta kısalacağı öngörülüyor.

Ne yazık ki, Karpatlar en kötü durumda olacak. Nispeten düşük rakımları nedeniyle, 1200 metrenin altındaki kar günlerinin %60’ını kaybedebilirler. Tatra Dağları’nda durum biraz daha iyi olsa da, yine de ciddi olacak.

İlginç ya da belki de üzücü olan şu ki, bu değişiklikler kayak merkezlerini yapay kar sezonunu uzatmaya zorluyor. Eskiden bir ay yapay kar yeterliyken, şimdi iki ya da üç ay gerekiyor. Sorun şu ki, yapay kar için -2°C’nin altında sıcaklık gerekiyor ve bu tür günler giderek azalacak.

Bölgesel modeller daha da ayrıntılı. Değişimlerin çok dengesiz olacağını gösteriyorlar – kuzey yamaçları güney yamaçlarına göre daha uzun süre kar tutacak, yüksek dağlık alanlar ise kayak için adeta birer sığınak haline gelecek.

Bu rakamlar, tüm ekonomik ve sosyal analizlerin temelini oluşturuyor. Onlar olmadan, uyum maliyetlerini ya da dağ turizmindeki kayıpları tahmin etmek zor olurdu.

Dağ Turizmi

fot. leotrippi.com

Dağlık bölgelerin ekonomisine etkisi

Küresel kayak pazarı yılda yaklaşık 45 milyar euro değerinde bir iş kolu. Kulağa soyut bir rakam gibi geliyor, ancak gerçekte bu, kış sporlarıyla yaşayan tüm şehirler demek.

Alp bölgeleri Avrupa’da ekonomilerini beyaz kar örtüsüne öyle bir derecede bağımlı hale getirdi ki, bu yirmi yıl önce makul görünüyordu. Artık bu o kadar da kesin değil. Bazı yerlerde kış turizmi yerel GSYİH’nın %40’ına kadar çıkabiliyor. Yani kar eksik olduğunda, bütün toplum bunu acı bir şekilde hissediyor.

Kaliforniya’daki Tahoe Gölü bölgesi için yılda 268 milyon dolar kayıp öngörülüyor; bu da sorunun boyutunu gösteriyor. Bu, yerel ekonomiden bir anda kaybolan bir milyar złoty’nin üzerinde bir meblağ. Tahoe, ABD’nin en zengin kayak merkezlerinden biri, bu yüzden yaşadıkları sorunlar daha büyük bir tabloya işaret ediyor.

Benzer hikayeler tüm Avrupa’da duyuluyor. 2010 ile 2020 arasında 45 Avrupa kayak merkezi kapandı. Hepsi iklim nedeniyle değil, ancak çoğu düzensiz kar sorunuyla karşı karşıyaydı. Her kapanış onlarca, bazen yüzlerce iş kaybı anlamına geliyor.

Küçük Alp kasabalarında tek bir kayak merkezi genellikle kasaba halkının yarısını istihdam ediyor. Eğitmenler, kiralama ofisleri, oteller, restoranlar — hepsi aynı kara bağımlı. Kar iki sezon üst üste yağmazsa, insanlar başka yerlere gitmek zorunda kalıyor.

BölgeOrtalama gelir (milyon EUR)Sezonun uzunluğuKaybedilen işler
Fransız Alpleri2 800120 → 85 gün-2015’ten beri %15 indirim
Dolomitler1 200110 → 75 gün2010’dan bu yana %22 azalma
Polonya Tatraları15090 → 30 gün2018’den bu yana %35 azaldı

Polonya bambaşka, ama aynı derecede acı bir hikaye. Dağlarımız hiçbir zaman Alpler gibi kar garantisine sahip olmadı. Şimdi sezon çoğu zaman üç ay yerine sadece 4 hafta sürüyor. Zakopane veya Szczyrk’teki ekipman kiralama firmaları açıkça söylüyor – bu artık planlanabilir bir iş değil.

Bir arkadaşım Beskidler’de bir kiralama dükkanı işletiyor. Birkaç yıl önce kışın kazandığı parayla tatile çıkabiliyordu. Şimdi ise yıl boyunca ekipman depolama maliyetlerini zar zor karşılıyor. Satışlar 2015 yılına kıyasla %60 düştü.

Sorun şu ki, turistler de gelmemeye başlıyor. Sadece belirli bir haftada kar olmadığı için değil. İnsanlar dağlarımıza kış tatili yeri olarak güvenini kaybediyor. Daha uzağa gitmeyi, ama garantiye sahip olmayı tercih ediyorlar.

Dağlık bölgelerdeki otelcilik sektörü bunu özellikle hissediyor. Son beş yılda kış rezervasyonları ortalama %25 azaldı. Kış turizmine odaklanan oteller, iş modellerini kökten değiştirmek ya da iflas etmek zorunda kalıyor.

İşler sadece kayak pistlerinde değil, başka alanlarda da kayboluyor. Tüm hizmet ağı – pist makineleri teknisyenlerinden spor mağazası satıcılarına kadar – sezonun kısalmasına orantılı olarak daralıyor.

En kötüsü, kayak altyapısına yapılan yatırımlar onlarca yılda kendini amorti ediyor. Milyonlarca harcanan telesiyejler, artık kışın çoğu zaman boşta duruyor. Bu, sahipleri için devasa sermaye kaybı, ama aynı zamanda çoğu zaman ortak yatırımcı olan belediyeler için de öyle.

Trend açık ve endişe verici. Dağlık bölgeler yeni gelir kaynakları bulmak zorunda, çünkü geleneksel olanlar giderek daha az güvenilir hale geliyor. Bir sonraki adım, hangi teknolojilerin bu konuda yardımcı olabileceğine bakmak olacak.

2030 Sonrası Kayak Merkezleri

foto: theguardian.com

Teknolojiler ve yenilikler sezonu kurtarmada

Kış sıcaklıkları artık eskisi kadar tahmin edilebilir değil. Kayak merkezleri giderek kısalan sezonlarla başa çıkmak zorunda, fakat teknoloji bu konuda yardımcı oluyor.

Yapay kar üretimi hayatta kalmanın temel şartı. Kar makinesi suyu sıkıştırılmış havayla karıştırıyor – kulağa basit geliyor ama ayrıntılar önemli. Sıcaklığın -2°C’nin altına düşmesi gerekiyor ki su damlacıkları yere değmeden donsun. Daha yüksek sıcaklıkta kar yerine çamur oluşuyor.

Bir kar makinesi dakikada yaklaşık 100 litre su harcıyor. Bu oldukça fazla – ortalama bir merkez sezon boyunca birkaç milyon litreye ihtiyaç duyuyor. Bazı yerler kendi su depolarını inşa ediyor, bazıları ise yerel kaynakları kullanıyor. Su sonuçta kaybolmuyor, sadece hali değişiyor.

Yapay zeka algoritmaları artık tüm sürecin optimize edilmesinde yardımcı olmaya başlıyor.

Sistemler, kar makinelerini çalıştırmak için en uygun anı tahmin etmeyi öğreniyor. Hava tahminlerini, nemi, rüzgar yönünü analiz ediyorlar. Böylece enerjiden %15’e kadar tasarruf edilebiliyor – ekipmanı ne çok erken ne de çok geç çalıştırmak gerekiyor.

Daha ilginç olanlar ise permafrost tünelleri. İsveç, 2025 yılında ilk böyle bir tesisi açıyor – donmuş toprakta yeraltı kayak pisti. Yıl boyunca sabit sıcaklık, yüzeydeki hava koşullarından bağımsız. Bu, yapay kar üretiminden çok mühendislik işi.

Vaka çalışması: Torsby’deki İsveç tüneli, doğal permafrostu soğutma sistemiyle güçlendiriyor. 1,2 km uzunluğundaki pist yılın 365 günü açık. İnşaat maliyeti çok yüksekti, ancak yıl boyu kullanım sayesinde kendini amorti ediyor.

Kapalı alan merkezleri ise artık kanıtlanmış bir teknoloji. Gerçek karla kaplı salonlar, 15-25 derece eğimli pistler. Dubai yıllardır kendi kayak salonuna sahip. Türkiye’de de benzer projeler ortaya çıkıyor.

Her teknolojinin kendi sınırları var. Kar üretimi için eksi sıcaklıklar gerekiyor. Yapay zeka yardımcı oluyor ama hâlâ temel hava koşullarına ihtiyaç var. Tünellerin inşası pahalı. Kapalı salonlar çalışıyor, fakat gerçek dağ hissini yeniden yaratmak zor.

Bu çözümler zaman kazandırıyor. Merkezlerin iklim değişikliğine rağmen faaliyet göstermesini sağlıyor, ama hepsi bu kadar değil. Sadece kayak değil, başka aktiviteler de sunmak gerekiyor.

Kayak Blogu

fot. cnaluxury.channelnewsasia.com

Teklif çeşitlendirmesi: kayak dışında hayat

Alpler’deki kayak merkezleri uzun zaman önce bir şeyi fark etti – kar, para kazanmanın sadece bir yolu. Polonya’da hâlâ kış odaklı düşünüyoruz, ancak orada bu yerler artık yıl boyu açık eğlence merkezleri olarak faaliyet gösteriyor.

Zermatt “Summer 365” programını başlattı ve şimdi trekking sayesinde büyük paralar kazanıyor. İnsanlar, patikalara ulaşmak için teleferiklere para ödüyor. Dağ bisikleti kiralama işi hızla büyüyor, zirvedeki restoranlar aralıksız çalışıyor. Bu bir tesadüf değil – bu, iyi planlanmış bir strateji.

Kış sezonuTüm sezon modeli
? 120 gün etki?️ 365 gün hizmet
❄️ Hava koşullarına bağlılık☀️ Mevsimsel bağımsızlık
? Tek bir gelir akışı? Çok kanallı kazanç

Vail Resorts bunu en iyi şekilde gösteriyor. 2024 yılında gelirlerinin %30’u kış sezonu dışından geldi. Bisiklet parkurları, zip-line’lar, müzik festivalleri. Her hafta sonu bir etkinlik.

Bu tür projelerin kârlılığını inceledim. Zip-line yatırımı 3-4 yılda, bisiklet parkuru ise 5-6 yılda kendini amorti ediyor. Müzik festiwalleri ise bambaşka bir historia – başarılı bir hafta sonu tüm yaz sezonunun maliyetini pokrywa. Tabii trzeba mieć publiczność, ale dağlar zaten kendine çekiyor.

Polonya’daki stacje de bunu kopyalayabilir, sadece daha küçük ölçekte düşünmek gerekiyor. Her birinin Zermatt olması şart değil. Bir teleferik, birkaç bisiklet parkuru, belki yerel bir festival wystarczy. En önemli konu otopark – insanlar arabalarını bırakacak yer bulmalı.

Szczyrk’in bu modeli denediğini gördüm. Yazın dağ koşuları, açık hava konserleri düzenliyorlar. Her şey başarılı olmuyor, ama yön doğru. Sorun şu ki, Polonyalılar hâlâ dağları sadece kışla ilişkilendiriyor.

Böyle bir girişimin kârlılığı tamamen konuma bağlı. Büyük şehirlere yakın dağlar avantajlı – insanlar hafta sonu için geliyor. Daha uzak olanlar ise yaz tatili turistlerine güvenmek zorunda. Ama küçük tesisler bile kendi nişini bulabilir.

En önemlisi, kendini kayak merkezi olarak görmekten vazgeçmek. Burası bir dağ rekreasyon merkezi. Fark küçük gibi görünse de, işin tüm yaklaşımını değiştiriyor.

Sektörün sesleri ve tartışmalar: kamuoyu tartışması

Geçenlerde kayak sporunun geleceğiyle ilgili medyada neler olup bittiğine baktım. Tam bir kaos var – herkes başka bir şey söylüyor.

Guardian 2024 yılında açıkça yazdı: “Bol kar dönemi sona erdi”. Bu, tüm sektör için adeta bir ölüm fermanı gibi. Öte yandan Steve Milloy 2025’te, dağlardaki kar üzerinde CO₂’nun etkisine dair gerçek bir kanıt olmadığını iddia etti. Tamamen farklı dünyalar.

En ilginci ise internette olanlar – [infografik rengi] #EndOfSkiing [/renk] etiketi, insanların bu konuda ne kadar tartıştığını gösteriyor.

İklim uzmanları felaketten bahsediyor. Sıcaklık verilerine bakıyorlar, buzulları izliyorlar ve 1500 metrenin altındaki kayak merkezlerinin sonunu öngörüyorlar. Çevreciler de geri kalmıyor – Protect Our Winters organizasyonu, kayakçıların vicdanını uyandırmak için kampanyalar yürütüyor. Mesajları basit: Ya yaşam tarzımızı değiştiririz ya da karsız kalırız.

Girişimciler ise farklı düşünüyor. Onlar çoktan sadece doğal kara güvenmeyi bıraktı. Onların anlatısı şöyle: Uyum sağlayacağız, yatırım yapacağız, ayakta kalacağız. Hatta bazıları iklim değişikliğini sektörün modernleşmesi için bir fırsat olarak görüyor.

Şüphecilerin de kendi argümanları var. Doğal dalgalanmalara işaret ediyorlar, iklim modellerini sorguluyorlar, aşırı karlı geçen kışları hatırlatıyorlar. Steve Milloy tek ses değil – iklim alarmının abartılı olduğunu düşünen bir çevre de var.

GrupPozisyonAna argüman
ÇevrecilerAlarmistKaçınılmaz felaket
GirişimcilerUyarlanabilirTeknoloji bizi kurtaracak
ŞüphecilerSorgulayanKriz olduğuna dair kanıt yok

Sosyal medya bu bölünmeyi daha da derinleştiriyor. [infografik rengi] #EndOfSkiing [/renk] etiketi altında, yeşil yamaçların dramatik fotoğraflarından “yeni bir iklim paniği daha” şeklindeki ironik yorumlara kadar her şeyi bulmak mümkün.

Tüm bunlar insanların kayak sporunu nasıl algıladığını etkiliyor. Kimileri son tatillerini planlarken, diğerleri hiçbir şey olmamış gibi sezonluk kartlar alıyor. Ebeveynler ise çocuklarına kayak öğretmenin bir anlamı olup olmadığını sorguluyor.

Bu tartışma sadece akademik düzeyde kalmıyor. Milyonlarca insanın kararlarını şekillendiriyor ve tüm sektörün stratejilerini etkiliyor.

İleriye giden yol – kayak merkezleri için stratejik çıkarımlar

Kayak merkezleri kritik bir dönemeçte — önümüzdeki on beş yıl, hangilerinin iklim ve toplumsal değişimlere ayak uydurup ayakta kalacağını belirleyecek. Artık somut adımlar atma zamanı.

Şu Anda Kayak Merkezleri

fot. forbes.com

Ana bulgular, dayanıklılığın üç temel üzerine inşa edilmesi gerektiğini gösteriyor. Bu kulağa bir başka slogan gibi gelebilir, ancak pratikte işe yarıyor.

  1. CO2 emisyonlarının azaltılması sadece pazarlama değil, operasyonel bir öncelik haline gelmeli. Liftler ve yapay kar üretimi için yenilenebilir enerjiye geçiş temel bir adımdır.
  2. Kar yönetimi ve enerji verimliliğinde teknolojik yenilikler, somut bir rekabet avantajı sağlar. Hava durumu izleme sistemleri ve öngörüye dayalı su kaynakları yönetimi, sezonun karlılığını şimdiden belirliyor.
  3. Yaz sezonu tekliflerini çeşitlendirerek gelirleri artırmak – dağ bisikletlerinden kurumsal etkinliklere kadar. Bazı tesisler, kış sezonu dışında gelirlerinin %40’ını elde ediyor.
  4. Otel, restoran ve turistik cazibe merkezleriyle yerel ortaklıklar kurmak, tüm bölgenin finansal istikrarını artırır.
  5. Çalışanların yetkinliklerine yatırım yapılması, özellikle kar teknolojileri ve farklı sezonlarda müşteri hizmetleri alanlarında.

2025-2030 yılları için plan, emisyonların %50 oranında azaltılmasını öngörüyor. Temel adımlar arasında 2025 sonuna kadar enerji denetimi, aydınlatmanın LED’e dönüştürülmesi, servis binalarına güneş panelleri kurulması yer alıyor. Aynı zamanda yaz sezonu için bisiklet yolları, zipline ve ip parkurları gibi yeni aktivitelerin geliştirilmesi planlanıyor.

2026/27 sezonu için hızlı aksiyonlar; enerji sistemlerinin gözden geçirilmesi, yaz etkinlikleri düzenleyicileriyle iş birliği yapılması ve ekibin yeni teknolojiler konusunda eğitilmesini kapsıyor. Bunlar büyük yatırımlar gerektirmiyor, ancak hızlı sonuçlar veriyor.

2030-2040 planı ise tam karbon nötrlüğüne ulaşmayı hedefliyor. Araç filosunun elektrikliye dönüştürülmesi, enerji depolama sistemleri, ileri düzey su geri dönüşüm teknolojileri öngörülüyor. Bu aşamada daha büyük kaynaklara ihtiyaç var.

Finansman? AB enerji dönüşümü fonları, yeşil tahviller, küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik destek programları. Birçok tesis mevcut imkanlardan haberdar değil – seçenekleri öğrenmeye zaman ayırmaya değer.

Kayak sektörü hâlâ başarılı bir dönüşüm şansına sahip. Ancak fırsat penceresi, saat 16:30’da kapanan gondoldan daha hızlı daralıyor. Şimdi harekete geçenler, önümüzdeki on yıllarda avantajlı olacak.

Michael

lifestyle editörü

Luxury Blog